“aysun the sütçü” adını İstanbul’da ilk defa bundan 5 sene önce kendisinden süt
alan bir arkadaşımdan duymuştum. Gündönümü Çiftliği’nin
sahibi Aysun Sökmen, müzisyen eşi ile birlikte 13 senedir çiğ inek sütü üretimi
yapıyor. Aslında geçmişte tekstil sektöründe çalışmış olan Aysun hanım,
inekleri çok sevdiği için hayalinin peşinden gidip bir çiftlik kuruyor. İlk
başlarda endüstriyel bir üretim çiftliği olarak kurulan Gündönümü Çiftliği bugün
son dört senedir yaptığı değişikliklerle ekolojik ve sürüdülebilir tarım ve
hayvancılık uygulamaları ile süt üretimi yapan bir çiftlik olma yolunda diğer
üreticilere örnek oluyor. Kişisel olarak son zamanlarda vejeteryan ve vegan
beslenmeyi tercih ediyorum ama ineklerini tımar ettirmek, onlarla uyumaları ve
sevgi göstermeleri için yurt dışından gönüllüler getiren bu çiftliği anlatmak
istiyorum.Türkiye’de kendi alanında dürüst ve iyi iş yapan böyle çiftlikler
olması doğal ve ekolojik tarım ve hayvancılık geleceğimiz açısından çok önemli.
Ben de bu farkındalığa sahip çiftliklere ve işletmelere blogumda yer vermeye
çalışıyorum.
İlk süt aldığım andan itibaren aramızda Aysun hanım ile organik
bir sevgi bağı oluştu. Ardından karşılıklı e-postalarla inekler ve bashico blogumda yazdığım doğal
hayvan bakımı ve gerçek yiyecekler üzerine güzel bilgiler paylaştık. Her yaz
haftasonları çiftliğinde düzenlediği pikniklerin birinde yüzyüze tanışma
şansımız oldu. İyiki oldu çünkü sonra bir de baktım ki aynı ilgi alanlarını
paylaşıyoruz, armağan ekonomisi konferanslarına, gruplarına birlikte katılıyoruz, Slow Food üzerinden haberleşiyoruz
ve her telefonu ele aldığımızda en az 1 saat konuşuyoruz.
Bir kaç gün önce yaptığımız konuşmamızda sevgili Aysun hanım
bana çiğ süt üretimi, çiftliği ve inekler hakkında tekrar pek çok bilgi verdi. Gündönümü
Çiftliği’nin geçmişinde bir sene ineklerinde brucella hastalığı çıkıyor,
sürünün yarısı telef oluyor ve Aysun hanım çok fena hasta oluyor. Bu ağır
hastalığı uzun sürede atlatabilen Aysun hanım, süt hijyeni konusuna ciddi
kafayı takarak, çok sevdiği inek sütünü ilk başta kendisi, eşi ve oğlu için en
saf en temiz haliyle üretmeyi başarıyor.
“Dedem ehem ile mühimi ayırmamı öğütledi. Benim için ineğin
ne yediğinden ziyade sütün zoonozdan (hayvandan insana geçen hastalık) arındırılmış olması mühim. Ülkemizdeki koyun, keçi
ve ineklerin büyük bir kısmında fazlasında salgın hastalık
var. 200’dan fazla ineğimiz var ancak son 4 senedir beslenme konusunda senin
gibi duyarlı müşterilerimin görüşleri ile %80 oranında verdiğimiz mısır
silajını azalttık, aynı oranda taze ve kuru ot koyduk. Karmaşık bir hesaplama
ile sütün protein oranını tutturmak için geri kalan miktarda mısır ve kendi
tahıl karışımımızı veriyoruz. Fabrika yemi kullanmıyoruz. Antibiyotik alan
ineklerin sütleri ayrı tutuluyor, asla karıştırılmıyor. İneklerimizi diğer
otlaklardan hastalık kapmamaları için çiftlik dışında serbest bırakamıyoruz,
ancak bir kaç saat serbest otlayabildikleri ufak bir arazimiz var. Her sene otlama alanını kiraladığımız tarlalarla
arttırıyoruz. Örneğin bu sene 150 dönüme çıktık. İneklerimiz
yaşayabildikleri sürece çiftliğimizde kalıyorlar. Herbirini ayrı ayrı
seviyorum. İneklerimi tedavi etmek için hastalıklara karşı senin de önerdiğin inek
sürülerine yönelik homeopati kitaplarını aldım, homeopatiyi öğrenmeye
çalışıyorum.” diyor.
Aysun hanım, kendi gerçeklerini sütü çok seven ve çok
tüketen bir insan, çok yoğurt yiyen, öncelikle ailesi için çok kaliteli bir süt
üretmeye çalışan biri olarak tanımlıyor. Olmazsa olmazları ise sırasıyla şöyle:
İlk olarak sağlıklı çiğ
süt üretmeye çalışıyor. Süt mutlaka hastalık içermeyecek çünkü şap, şarbon,
brucella ve verem çok yaygın. Resimde Aysun hanım'ın ineklerinin ari sürü sertifikası var.
İkinci olarak geçmişte yaşadığı brucella hastalığı ile
sürüsünün yarısı telef olduğundan bir sağım hijyeni takıntısı var. Süt memeden
şişeye kadar dış ortam havası ile temas etmeden gitmeli diyor. Biraz şartları
itibariyle GDO’lu yiyebilir ama sütün etraftaki mikroorganizmalar tarafından
zarar görmemesi önemli. Hava ile temas etmeyince sütte zararlı bakteri üremesi
olmuyor, süt şekeri de bu bakteriler tarafından yenmiyor. İçenler bu sebeple “Senin
sütün çok şekerli” diyor.
Üçüncü sırada otlanmak ve beslenmek geliyor. Slowfood Türkiye ve Fikir Sahibi Damaklar kurucusu Defne Koryürek, Aysun hanım’ın etkilendiği kişiler arasında. Onun
“Biz ne yersek oyuz” lafını hatırlatıyor. Slowfood akımı etkisiyle zaman içinde
kendi beslenmesini ve ineklerinin beslenmesini de çok değiştirmiş. Yüzdeyüz
otlayan inek sütü elbette en yüksek besin değerlerine sahip ancak sütün
hastalıklardan arındırılmış olması daha önemli. Normalde çiftliklerde yaşayan
süt ineklerine fabrikasyon tahıl yemler ve süt artırıcı maddeler veriliyor. Bu
bakış açısından Aysun hanım’ın inekleri yüksek oranda ot yiyerek, yedikleri az
miktardaki GDO’lu, GDO’suz yemlere tölere edebiliyor ve sütün kalitesi yine
yüksek oluyor. Süt tüketmek isteyenler için marketlerde satılan UHT ve
pastörize sütlere en iyi alternatifin eğer otlayan sağlıklı ve temiz inek sütü
bulunamıyorsa yine büyük miktarda ot tüketen Aysun hanım’ın ineklerinin sütü
olduğunu düşünüyorum.
(Güncelleme 26 Kasım 2015: Aysun The Sütçü bu yazının yayın tarihinden sonra GDO hakkında gelen sorular üzerine sütünün GDO analizini yaptırdı ve temiz çıktı belgesini kendi grubunda paylaştı. Geçtiğimiz hafta da bundan sonra sadece GDOsuz yem kullanacaklarına dair işletme kararını aldıklarını açıkladı.)
Dördüncü sırada ise Buğday Derneğinin TaTuTa projesi var. Tüm dünyadan gönüllüler gelip yatak ve yemek karşılığı çiftlikte
çalışarak konaklıyorlar. Parayla tutulan elemanların hayvanların refahını
sağlayamadığını, betonlu suni ortamda yaşayan ineklerin sevgi boşluğunu bu
gönüllü işçilerin doldurduğunu söylüyor. Şu an çiftlikte bir İspanyol, bir
Japon, bir Tazmanyalı ve bir Fransız günde 4’er inek tımar ediyorlar. Kendi
dillerinde ineklere kitap okuyor, şarkı söylüyor, onları seviyor ve ayaklarını
yıkıyorlar. Aysun hanım’ın söylediğine göre çok acaiyip sonuçlar alıyorlarmış.
Süt ve inekler konusunda bilmediği konu olmayan Aysun hanım
bu bilgilerini google grubu
üzerinden üyeleriyle paylaşıyor.Aysun hanım’ın süt dağıtım ağına girebilmek için bu e-posta adresine cep telefonu numaranızı ve
İstanbul’da yaşadığınız bölgeyi atmanız gerekiyor.
aysun the sütçü Buğday Derneği TaTuTa Kasım 2012 söyleşisi:
***************************
Bana ulaşabileceğiniz linkler:
www.BasakPirtini.com
Doğal Annelik ile ilgili:
Doğal Anneyim Blogu: http://dogalanneyim.blogspot.com.tr
Milliyet Blog: http://blog.milliyet.com.tr/bashico
Facebook Doğal Anneyim Sayfası: www.facebook.com/dogalanneyim
Facebook Doğal Anneyim Grubu: www.facebook.com/groups/dogalanneyim
Instagram: www.instagram.com/dogalanneyim
Twitter: www.twitter.com/dogalanneyim
Youtube Başak Pirtini Kanalı: www.youtube.com/channel/UCRoKVtaVHmA48DsvW6Iid_A
Bilgi için e-posta: dogalanneyim@gmail.com
Enerjik Su ile ilgili:
Enerjik Su websitesi: http://enerjiksu.blogspot.com.tr
Facebook Enerjik Su Sayfası: https://www.facebook.com/enerjiksu/
Bilgi için e-posta: enerjiksu@gmail.com
Doğal yöntemlerle hayvan bakımı ile ilgili:
Bashico Blogu: http://bashico.blogspot.com.tr
Köpekler ve İnsanları Blogu: http://kopeklerveinsanlari.com
Facebook Hayvanlardan Mesajlar Sayfası: https://www.facebook.com/hayvanlardanmesajlar/
Instagram'da Hayvanlardan Mesajlar: www.instagram.com/hayvanlardanmesajlar
Başak Pirtini'den e-posta ile haber almak için e-bültene üyelik:
http://eepurl.com/TeYdX
merhaba yazınızı çook beğendim. Bu aralar güvenilir bir erden süt almak için araştırmalar yaparken karşıma çıktı azınız ve çok memnun oldum. Bu çiftlikten bende süt almak istiorum ama bir türlü telefonunu bulamadım. Sakıncası olmazsa palaşabilirmisiniz.
YanıtlaSilMerhaba, thesutcu@gundonumu.biz.tr adresine eposta atarsaniz sizinle iletisime geciyorlar.
Sil3. Kez eposta attım. Umarım geri dönerler
YanıtlaSil