Senelerce iş hayatımda Bilişim Zirvesi için pazarlama ve
konuşmacı organizasyonu alanlarında hizmet vermiş biri olarak, 2012 konferansı
benim için çok farklı geçti. Son 4 senedir tam zamanlı anne olarak evde iki kızıma
bakıyorum, bir yandan da bloglar yazıyorum. Bu sene zirveye ilk defa MOM-Z
konferansına konuk panelist olarak davet almanın gururunu yaşadım. Bir yandan
da zirvenin diğer günlerinde çok değerli konuşmacıları dinleme şansım oldu. MOM-Z
ve z-kuşağı
ile ilgili önceden yazmıştım.
Fikirlerinden en çok etkilendiğim ve beğendiğim konuşmacı
Amerikalı araştırmacı, yazar, aktivist, düşünür ve fütürist Charles Eisenstein’dı.
Konuşmasının ilk bölümünü zirvenin açılış gününde yapan Charles, takım kravatlı
gelen kalabalığa tezat bir şekilde sade bir pantolon ve t-shirt giymişti.
Charles konuşmasının başında “Ben antiteknoloji taraftarı
değilim, fakat teknolojinin gerçek rolü henüz yeni ortaya çıkmaya başlıyor”
dedi ve size konuşmada tuttuğum notlarımı iletiyorum:
Konuşmanın ilk bölümünün videosu için linke tıklayabilirsiniz:
“İnsanları ne mutlu eder? Telefonda daha fazla dakika
konuşmak bizim birbirimizi daha iyi tanıyor olduğumuzu göstermez, bizi
yakınlaştırmaz. Teknoloji 1850’lerden beri daha fazla boş zaman vaadinde
bulunuyor. Fakat bu şimdiye kadar hiç gerçekleşmedi. 1973 senesinde bir fütürist
2000 yılında tüm zihinsel işlerin bilgisayarlar tarafından yapılacağını
söylemişti. Amerika’da insanlar şimdi 1973’den daha fazla çalışıyorlar. Teknoloji
hayatımıza girdikçe biz doğadan uzaklaşıyoruz. Doğayı değiştirmekle kalmıyor,
ona yapay bileşenler ekliyoruz. Teknolojiyi kullanarak doğanın efendisi olmaya
çalışıyoruz. Artık doğaya ihtiyacımız kalmadı, neye ihtiyacımız olursa onu
yaratabiliyoruz. Bilgi devriminden henüz kısa bir süre sonra artık daha fazla
insan doğal olmayan, hatta daha materyalistik olmayan bir dünyada yaşıyor. Şimdi
biz doğadan, toplumdan, kendi bedenlerimizden daha kopuğuz. Bu en üst seviyeye
geldiği noktada, ki o şimdi, bunun tam tersi gerçekleşecek. Doğaya dönüş
başlayacak.
“Kriz heryerde. Şimdi devletler bunu birkaç sene öteleyerek
sanki herşeyin yolunda gittiği rolünü oynuyorlar. Kültürümüzde bu gidişatı
değiştirebilecek en basit ve en önemli temel şey nedir? Mitoloji ve mitler. Ben
kimim, neden buradayım, nereden geliyoruz ve nereye gidiyoruz? Bunların
cevapları bilim ve dini açıklamalarla birkaç yüzyıldır etrafımızda.
“İnsanlığın gelişimine bakarsak: ilk başta ilk insanın
hiçbir aleti yoktu. Sonra aletler icat oldu, ardından ateş bulundu. Dil
gelişti. Tarım devrimi, endüstriyel devrim, bilgisayarlar, bilişim devrimi derken
her aşamada doğadan daha fazla uzaklaştık. Bunun ötesi ne olacak? Uzay
kolonileri mi? Böylece doğayı tamamen arkamızda bırakabiliriz. Peki dünyada ne
olacak?
“Gelişmiş bir ülke sayılan ABD’yi hedefiniz olarak koymak pek
güvenli değil. Gelişmiş bir ülke ama tamamen obez, umutsuz, hasta insanların, hasta bir çevre ve hasta bir
doğada yaşadığı bir yer. Her yıl çöller daha da genişliyor. Türkiye olarak siz
gelişmekte olan bir ülkesiniz fakat hedefiniz ABD gibi olmaksa ona güvenmeyin.
ABD hastalıklı bir ülke ve her gün yeni birçok hastalık çıkıyor.
“Nereye doğru gidiyoruz? Yeni teknolojilere mi? İnsanlık
artık ekolojik bilinç geliştiriyor. Şimdi artık bozulmanın en tepe noktasında
olduğumuza göre doğaya geri dönmemizin zamanı geldi. Her bireyin kendine has verebileceği
bir yeteneği, bir hediyesi vardır. Bu hediye eğer onu kullanamayacağınız bir
işte çalışıyorsanız anlamlı olmaz. O zaman neden bu işi yapıyorum, sadece para
için mi duygularına kapılırsınız. Ben dünyaya harika bir şey yapmak için
geldim. İşte bu bilgi ekonomik sistemin, doğaya özen göstermeyen eski bilgilere
dayalı para sisteminin karşıtıdır.
“Yeni dünyanın doğabilmesi için önce eski dünyanın yıkılması
gerekiyor. Krizler olacak. Doğanın sağlıklı olması bizim de sağlıklı
olmamızdır, nasıl başka insanların iyiliği benim iyiliğimse. Hepimiz
birbirimize bağlıyız. Ekoloji
ile uyumlu bir para sistemi evrimi gerekiyor. Hem doğa hem de toplumun fayda
sağlayabileceği böyle bir şey yapmak cesaret gerektiriyor. Artık doğayı
kirletmek çok pahallıya maloluyor, aynı şekilde topraktan temiz su çıkarmak da.
Sıfır üretim atığı sağlayacak işler yapmak ve doğaya, topluma bunu geri
kazandırmak gerçekten cesaret gerektiriyor. Bilgi teknolojilerinin ana sebebi,
insanlığı biraraya getirmek, birlikte çalışıp yaratabileceğimiz platformlar
kurmak, bireysel hediyelerimizi ortaya koymak. Teknoloji bize bunu daha az
parayla yapma imkanı sunuyor.
“Eski insanlar kendi hediyelerini verebildikleri doğa ile
uyumlu çalışan bir ekonomi sistemi kurmuşlardı. Bulunduğumuz gelişmiş iletişim
çağında neden haftalık 10-20 saatlik çalışma saatimiz yok? Bilgisayarlar her
şeyi çok hızlı yapabiliyorlar. Neden daha az çalışamıyoruz? Her an daha fazla
tüketmeyi ve daha fazla üretmeyi seçiyoruz. Para sistemi ekonomik büyüme ile
paralel çalışıyor. Ekonomik büyüme planlarımız artık zorlaşıyor. Geçmiş yılda
bilgi teknolojileri (IT) sektörü %13 büyümüş. Bu demek oluyor ki bu sektöre
daha fazla para yatırılmış. Ancak doğadan ürüne dönüştürebileceklerimizin de
bir limiti var. Her şey için para ödemeyi gerekli kılan finansal sistem de kriz
aşamasına geldi. Bunu birkaç sene daha ötelemek için gelişmiş ülkeler bir
gelişmekte olan ülke bulur. Bu ülkenin doğası servisler ve ürünlere
dönüştürülür. Örneğin komşusu ile konuşmak için yürüyen ve yüzyüze konuşan
halka, arabalar ve cep telefonları tanıştırılır. Fakat artık doğadan daha fazla
ayrı kalmak istemiyoruz. Bu dönüşüm için 3 farklı seviyede tavsiyelerim
olacak..
“Birincisi, kişisel tavsiyem. Hediye vermenin ve bu dünyaya
bir hediye ile geldiğiniz bilincine varın. Bu dünyada hiçbir şey kazanılamaz,
her zaman şükran ve minnet duymalıyız, sana ne verebilirim diye düşünmeliyiz.
“İkincisi, organizasyonel tavsiyem. Bir lider kendi
hediyelerini paylaşabilmeleri için insanlara basamaklar ve imkanlar yaratan bir
kişi olmalıdır.
“Üçüncüsü, hükümetlere tavsiyem, ABD’de tarım sistemi tam
bir felaket, çünkü ürün üretebilmek içi gittikçe daha fazla kimyasal kullanmak
zorundayız. Türkiye geleceğe ABD’den daha yakın. İnsanlar Türkiye’de toprağa
daha yakın yaşıyorlar, daha az kimyasal kullanılıyor, ilkel yollarla daha fazla
ürün alınabiliyor. Her ülkenin bu dünyaya verebileceği özel bir hediyesi
vardır. Herşeyin faydasına olacak şekilde nasıl katkıda bulunabiliriz? Bu işte
hepimiz beraber çalışmalıyız.”
Charles, Bilişim Zirvesi’nin açılış konuşmasını en güzel
yerinde burada kesti. Ancak ikinci bir konuşmayı da zaman paylaşım bankası olarak hizmet veren Zumbara davetlisi olarak iki
gün sonra yaptı. İlk konuşmasında anlattıklarına değinen Charles’ın devam
konuşmasından notlarım ise şöyle:
“Dünyada gitgide daha fazla insan hayatlarını mutsuz
yaşıyor. Gelişmiş ülkeler, hayatta kazananlarsa o zaman kaybedenler Afrika’da,
Kamboçya’da mı? Aslında kazananlar kazanmıyorlar. Cennet dediğiniz gelişmiş ülkeler
aslında cehennemler. Örneğin neden hep özendirilen o ünlü mankenler gerçekte
mutsuz, sıkılmış ve kızgınlar? Neden ormanları kesiyoruz? Neden eski
mahalleleri yeni alışveriş merkezleri yapmak için yıkıyoruz? Daha fazla para
için.
“Ben güzel şeyler yapmak istiyorum, hayvanları kurtarmak
istiyorum diyebilirsiniz. Ama kimse bunun için para ödemek istemiyor. Neden
para daha güzel bir dünya için düşman oluyor? Çünkü para sadece insan
tarafından yaratılmış. Para güç sahibi olması için değer biçilmiş bir kağıt
parçasından ibaret. Neden daha güzel bir dünya için böyle bir düşman yarattık?
“Paranın önemli olduğuna dair bir ortak anlaşmamız var. Peki
bu anlaşmayı nasıl değiştirebiliriz? Yakın zamanda bunu yapmak için şansımız
olacak çünkü para sistemi olacak kriz sonucunda çökecek. Bu çöküş ile birlikte
yeni hikayeler de oluşacak.
“Sahne ve seyirciler eski dünyadan gelen bir düzen. Yirmili
yaşlarımda Tayvan’da yazılım firmalarına danışmanlık yapıyordum. Bir gün bir
toplantıda farkettim ki anlatılanların hiç biri ile ilgilenmiyorum. Acaba
gerçekte hiç ilgilenmediğimiz konularda ilgileniyormuş gibi görünmek için mi
bize para ödeniyor? Ne zaman gerçekten değer verdiğim bir şeyi yapacağım?
Gerçekte istediğim hayatı mı yaşıyorum yoksa bana para ödenen hayatı mı?
Dünyaya önemli bir şey yapmak için geldim. Ancak bu duygu para toplumu, hayatta
kalmak, yemek için yeterinde para kazanma sistemi ile çakışıyor.
“Para nasıl işliyor ve ne tür etkileri var? Haydi “Banka”
oyunu oynayalım. Para ödünç vererek yaratılıyor. Bankalar parayı kredi olarak
verdikten sonra onu geri alıp bir başkasına vermez. Bilgisayarda yeni para
yaratır. Örneği banka 1 milyon TL kredi verirse, onu 2 milyon TL gibi faizli
bir miktarda geri vermeniz gerekir. Gerçekte ortada olan paradan çok daha
fazlası bankaya borçlanılmıştır. Her kim bankadan kredi alırsa birbiri ile bir
yarışa girmiş olur. Bu insanların yarısı ise iflas eder. Ev, araba, iş...
gelirlerin diğer kalanı tümden bankaya gider. Hiç bir zaman dünyada yaşamak,
sevmek veya herhangi bir şey için yeterince para olmaz.
“Geleneksel köylerde para büyük bir şey değildir. İnsanlar
hayatı yavaştan alırlar. Bankalar ise her zaman daha fazla para yaratarak, daha
fazla iflas, daha fazla para, daha fazla iflas yaratırlar. Bankalar iyi iş
fikirleri olan bir şeyler satıp daha fazla para kazanabilecek insanlara kredi
verir. Parasız hediye ekonomisinde ise bir kişinin varlığı başka bir kişinin
varlığına katkıda bulunur. Para ekonomisinde daima insanlara satacak yeni
şeyler bulunur. Doğada bedelsiz bir şey bulunur, mesela petrol topraktan
çıkartılır, bir ürün haline getirilir ve satılır. İnsanların birbiri için
yaptığı bir şey bulunur ve satılacak bir hizmet haline getirilir. Eski
zamanlarda kimse konuşmak, müzik, oynamak, egzersiz yapmak, dans etmek, yemek
pişirmek ve evinizi tamir etmek için para ödemezdi. Şimdi Amerika’da evinizi
tamir etmek yasalara aykırı. Bir şeyi elimizden geri alalım, suyu ele alalım,
modern insanın bunu içtiği imajını yaratalım, aynı modern insan çocuklaırnı
yuvaya yollasın, kendi evde eğitmesin, sonra da bunları tekrar marka olarak o
insana geri satalım.
“Birbirimizin hikayelerini bilmiyoruz. Geçmişte insanlar
birbirlerini dolayısıyla kendilerini daha fazla tanıyorlardı. İnsanların
kullandığı bir şey veya hizmet bul, onu geri al, sonra tekrar geri sat, zengin
ol. İşte bu para sistemi. Problem şu ki artık satabileceğimiz ürün ve hizmetler
sona geliyor. Dünyanın ekolojik limitleri sona yaklaşıyor. Artık finansal ya da parasal aletler çalışmıyor. Sistemler krizlere dönüşüyor. Yeni bir dünyanın ortaya
çıkabilmesi için eski dünyanın yıkılması gerekli. Dünya güzel, daha iyi olmalı.
“Para ekonomisini hediye ekonomisi ile karşılaştıracak
olursak, hediye sisteminde ne kadar verirseniz o kadar çömersinizdir. Eğer
birine daha fazla verirseniz, o benim için daha fazladır. Dini öğretmenler bunu
bize çok uzun süredir söylüyorlar. Eğer çok fazla alırsanız ve karşılığında
geri vermezseniz o zaman insanlık acı çekecek, hayatta kalamayacaktır. Evrensel
gerçek şu ki, birine ne yaparsam o da bana yapar. Para sistemi bunu anlamaz.
Her seviyede hareket ve değişim önemlidir. Para alışkanlıkları iliklerimize
kadar işlemiş. Bunlar yarışma ve güvensizlik yaratıyor.
“Hayatın amacı sadece hayatta kalmak.Para sistemi yani bizi
kendi benliğimizden ayrı düşüren bu sistem neden dünyada olduğumuzu, kendi
hayat amacımızı bulana kadar değişmeyecek. Hayatın amacı aynı zamanda
vermektir, bir şeye hizmette bulunmaktır, kendini feda etmek değil. Senin için
daha fazlası benim için de daha fazladır. Hayatında verme ruhunda yaşayan
herkes için mucizeler gerçekleşecektir. Kendinizi daha iyi anlayın, burada
vermek için bulunuyorum. Ekosistemlerde her canlının vereceği değerli bir
hediyesi vardır, birini çıkarırsanız sistem çöker. Bu insan toplumu için de
aynıdır. Ancak para sistemi verme imkanları yaratmaz. Sıfır kar para sisteminde
mümkün değildir. Sıfır kar ile insanlara yiyecek ekmek verirseniz, siz kendiniz
acıktığınızda onlardan ekmek isteyebilirsiniz. Para bizi ayırıyor. Eğer bir
hediye verirseniz ilişkiniz sonlanmaz. Eğer para karşılığında bir iş yapılırsa
insanlar arasındaki ilişki sonlanır.Birine herhangi bir şeyi yapması için para
ödeyebilirsiniz. Bu çok acı verici bir yaşam şekli çünkü insanları yalnızlığa
itiyor.”
Charles Eisenstein, Okuyan Us Yayınevinden çıkan kitabında bu konulara daha detaylı yer veriyor.
Kutsal ekonomi ile ilgili daha fazla bilgi için BTnet tarafından yapılan röportajı izlemek isteyebilirsiniz.
Çok etkileyici..
YanıtlaSilözellikle şu kısmı
"“ Sahne ve seyirciler eski dünyadan gelen bir düzen. Yirmili yaşlarımda Tayvan’da yazılım firmalarına danışmanlık yapıyordum. Bir gün bir toplantıda farkettim ki anlatılanların hiç biri ile ilgilenmiyorum. Acaba gerçekte hiç ilgilenmediğimiz konularda ilgileniyormuş gibi görünmek için mi bize para ödeniyor? Ne zaman gerçekten değer verdiğim bir şeyi yapacağım? Gerçekte istediğim hayatı mı yaşıyorum yoksa bana para ödenen hayatı mı? Dünyaya önemli bir şey yapmak için geldim. Ancak bu duygu para toplumu, hayatta kalmak, yemek için yeterinde para kazanma sistemi ile çakışıyor”
İçinde para olan pek çok işte çıkar vardır. parasal sistem bizi doğadan uzaklaştırdı daha fazla çalışmamız insanlığa hizmet için değil sahiplerimizi daha fazla zengin etmek için. Fabrikalar daha fazla çalışıyor her şeyi daha fazla üretiyoruz ama bir yandan birileri halen açlıktan ölüyor... :(
YanıtlaSil