Daha önce ilk normal
ve ikinci doğal doğumumu
anlatmıştım. 3. kızımı kucağıma aldıktan ancak 1.5 sene sonra yazmak için
gücümü toplayabildim. Tüm doğum zorluklarının anılarının zayıfladığı, güzel
anların belirginleştiği an işte bu anmış!
Fala inanma falsız da kalma derler ya hani... Eşim bir gün
iş toplantısında kahve içtikten sonra karşı firmadan bir bayan kahve falına
bakmış. Kaç çocuğumuz olduğunu bilmeyen bayan eşime iki kızımız olduğunu ve
üçüncü bebeğin ise 5 sene sonra olacağını ve erkek olacağını söylemiş. Günümüz
şartlarında çok çocuklu olmak ve hepsine aynı ilgi ve alakayı gösterebilmek
kolay değil. Kardeşim genç yaşta eğitim sebebiyle yurt dışında yaşamaya
başladı, o yüzden anneme büyürken ikinci
bir kardeş daha yapsaydın dediğimi hatırlıyorum. O zamandan beri her zaman aklımda
bir 3 sayısı vardır... Neyse, gel zaman git zaman faldan sonra ya bir gün
olursa diye eşimle birbirimize takılır olduk. Sonra espri yapıp vazgeçiyorduk. Derken
bir gün hiç planlamadığımız bir anda sürpriz bir şekilde hamile kaldım! Eşimle
aramızda konuşup bu işin altından kalkabileceğimiz konusunda kendimizi ikna
ettikten sonra doğurmaya karar verdim :)
1 Nisan tarihinde doktorum Meltem Özkan Girgin’e kontrole
giderek hamileliğimi onayladık. İlk açıkladığımızda annem inanamadı. Zaten
peşpeşe 1.5 yaş arayla iki çocuğu nasıl doğurup, evde tek başıma bakarak
yorulduğumu gördüğü için sanırım hiç ihtimal vermemişti tekrar doğuracağıma.
İlk başta 1 Nisan şakası sandılar sonra gerçek olduğunu görünce babam benden
bomba bir istekte bulundu. İkinci kızımı erkek kardeşimin doğumgününde doğurmuştum.
Bana bu doğum gününü ayarlama işini iyi becerdiğimi ve Kasım’da kendi doğum
gününde bebeği doğurmamı dilediğini söyledi. İlk başta buna pek ihtimal
vermesem de gerçekten doğum tarihi Kasım’a denk geliyordu.
Önceki iki hamileliğimde taş devri diyeti şeklinde beslenmiştim. İlk doğumdan sonra kolumda ve 2. hamileliğim
sırasında sol bacağımda doktorlar tarafından yapısal kaynaklı denen 2 kez damar
tıkanıklığı yaşamıştım. O zaman kan sulandırıcı iğneler vermişlerdi. Bunları
artık kullanmıyordum. Acaba bu sefer yine hamilelikte kan basıncı değişeceği
için damar tıkanıklığı tekrarlanır mı diye merak ediyordum. Son bir senedir faydalı
olacağını öğrendiğim vegan ve vejetaryen diyetle besleniyordum. Çok iyi test
sonuçları almıştım. Hamilelik belirli olunca etsiz beslenmeme dönüşümlü balık
yağı ve krill yağı, su yosunu
ve bol bol çiğ sütten kefir
ve ev yoğurdu
katmıştım. Damarlara iyi gelmediği öğrendiğimden beri beyaz şekerli tatlı ve
çikolatayı zaten 5 senedir tüketmiyordum. Tatlı ihtiyacımı doğal şekerlerden
olan bal, pekmez ve meyvelerden az bir miktar yiyerek aldım. Bol sebze, protein
için de yiyebildiğim kadar bakliyat tüketmeye dikkat ettim. İlk hamileliğime
kadar hiç çürüğü olmayan ancak sonra fire veren dişlerimi korumak adına magnezyum,
K2 vit takviyeleri aldım. Dişimi organik veya kendi yaptığım kalsiyum bentonitkilli diş macunlarıyla
temizledim.
İlk iki hamileliğimde de beni takip eden doktorum Meltem
hanım bana 3. bebek için sağlıklı olduğumu ancak bedenimin damarlarımın artık
daha yaşlandığını ve trende göre sonradan gelen bebeklerin öncekine göre daha
düşük kilolu doğduğunu söyledi. İkinci bebeğim de 3 kilo altına doğmuştu ve ufak
olsa da iyi emince hızla kilo almıştı. Diğer yandan tecrübeme göre ufak bebeğin
doğumu daha kolay oluyordu.
Aklımda sadece doğal doğum vardı. Acaba 3. kez bunu başarabilecek miydim? Sonuçta bedenim de
iki kere doğal doğurabilmişti. Bebeğimle her gün her an konuşmaya başladım. Ona
nasıl olduğunu soruyordum ve aklıma anında olumlu cevaplar geliyordu. Anne ve
bebek arasında eğer dinlerseniz gerçekten zihinsel bir iletişim kuruluyor.
Bebeğim sağlıklı mıydı? Doktorumuzla da
konuşarak öncekilerde yaptırdığım ikili, üçlü testi veya başka ultrasın kontrollerini
yaptırmadık. Sadece 4. aydaki ense kalınlığı ve baş çevresi ölçümlerini yaptık.
Bize sürpriz geldiği için onu her haliyle kabul edeceğimi söyledim. Takip için
de aylık doktor kontrollerine gitmek istemedim. Çünkü her kontrol için
çocukları birine bırakmak ve trafikli yollarda gitmek bana daha fazla stres
yapıyordu. Bu sebeple öncekilerdeki gibi tercihim ilk iki kontrolden sonra 7.
aya kadar doktora gitmemek oldu. Eğer damar tıkanıklığına ait belirti görürsem
veya bebeğin günlük hareketini hissetmezsem geleceğime dair doktoruma söz
verdim. Çok şükür ki her şey yolunda gitti. Taa ki doğum 38. haftaya yaklaşana
kadar.
Her bebeğin kendine özel bir doğum hikayesi var. Sanki
bebekler hangi süreçlerden geçeceklerini bilerek geliyorlar dünyaya. İlk iki
bebeğimi doğumhanede dünyaya getirmiştim. Acaba bu sefer suda mı yoksa evde
doğum mu gibi düşüncelerle doluyken 37. haftalık kontrolümde doktorum nabzımın normalden
yüksek olduğunu ölçtü, NST ölçümü ve idrarda protein kontrolü yaptırmamı
önerdi. Kış olduğundan o sıralarda iki kızım da okula yeni başlamanın etkisiyle
devamlı ateşli gribal hastalık geçiriyorlardı. Herkesi iyileştirme çabaları
arasında kendimi ihmal etmiş nefes nefese yüksek tansiyonla dolaşıyordum.
Kızları doktora kontrole götürdüğüm sırada aklıma gelip bir de kendi
tansiyonuma ve protein değerime öylesine baktırdım. Bakan hemşire değerlerin
yüksek olduğunu söyleyip hastaneye gitmemizi önerdi. İkinci doğumumda da yüksek
tansiyon sonrası doğurmuştum. Hissiyatlarım doğumun yakın olduğunu söylüyordu.
Hem de bir kaç gün içinde!
Doktorum Meltem hanım bu hafta içinde yurt dışına gidiyordu ve
her ihtimale karşı yerine bakacak bir doktor arkadaşını bize önermişti. Ancak yeni
doktor sigortamın geçersiz olduğu bir hastanedeydi. Doğuma ihtimal vermiyordu
ama benim doğal doğum yaklaşımıma uygun olabilecek pek fazla doktor da tanımıyordu.
Aklıma bir kaç arkadaşımın doğal doğumunu gerçekleştirmiş olan Dr. Gülnihal Bülbül geldi. Kendisi ile telefonla ve e-posta ile görüşmelerimizde benim doğal
ve şiddetsiz doğum taleplerimin hepsini rutin olarak uyguladığını anlattı. İçim
çok rahatlamıştı. Ancak randevuya vaktimiz yoktu ve hastaneye kontrole gittiğimizde
tanışabilecektik.
Hastanede 16 ölçülen büyük tansiyonum yanında idrarda
protein görülmüş, kan testlerinde ise karaciğerde enzimler görülmemişti.
Belirtiler ağır olmayan hamilelikte preeklampsi şeklindeydi. İkinci kızımın
doğumu da yüksek tansiyon çıktıktan 2 gün sonunda gerçekleşmişti. Seyir
benziyordu. Doktor Gülnihal hanım ile tanıştık. Biraz ipoddan klasik müzik dinlemek
ve nefes egzersizleri tansiyonumu 13’lere düşürmüştü. Sonuçlarıma baktıktan
sonra yeni doktorumuz tansiyonum böyleyse eve gidebileceğimizi söyledi. Eşimle
eve gidelim mi gitmeyelim mi diye tartışırken tekrar tansiyonum fırladı.Yüksek
tansiyonum tetiklemiş olacak ki bu sefer doğum dalgalarım başladı. Henüz kuvvetli değillerdi. Doktorum en azından geceyi
geçirene kadar hastanede kalmamızı önerdi. İçimdeki ses yine 2 güne eve bebeğim
kucağımda döneceğimi söylüyordu. Doğum planımı
ve bebekle ilgili isteklerimi bebek hemşiresine verdi ve okumasını istedi. Hemen
doğumumda bana destek olacak Doulam Sima İbrahimiye Ölçer’e
durumu haber verdim. İlk defa bir doğumda doula desteği alacaktım. Sima çok yakın
bir arkadaşımdı ve yaptığı işi çok seviyordu. Doğuma bir kaç hafta kala evime
ziyarete gelmiş ve bana sakinleştirici bir meditasyon yaptırmıştı. Doulam
olarak hastaneye yanıma geldiğinde hemen sancıları artırmak için eşimi muz ve
bol hurma almaya yolladı. Gece boyunca hastanedeki odamda doulam eşimle
birlikte beklerken ben rahat bir uyku çektim, enerji topladım. Soru sormaya
gelen hemşirelerle doulam ilgilendi. Yanımda doğumu ve olasılıklarını çok iyi
bilen, 50’den fazla doğuma katılmış yakın bir doula arkadaşımın olması çok
rahatlatıcıydı. Sabah uyandığımda tansiyonum halen yüksekti. Sancılarımı NST
ile ölçen hemşire artış olmadığını söyledi. Aslında daha fazla sancı hissediyordum.
Tekrar yeniden ölçülünce ilk makinanın bozuk gösterdiğini anladık. Beklemeye
devam ettik. Bu sırada doulam doğum sancılarını tetiklemek için ayaklarımdaki
akupressür noktalarına basmaya başladı. Doğum ilerleyecekse sancıları
kuvvetlendireceğini yoksa etki etmeyebileceğini söyledi. Bir yandan da
sancıları artırmak için adaçayı ve ahududu yaprağı çayı
hazırladı bana. Bebeği ve gidişatı kontrol ettikten sonra doktorumuz
suni sancı ile doğumu bir kaç gün sürebilecek pasif fazdan, bir kaç saat süren
doğumun gerçekleştiği aktif faza ilerletmeyi önerdi. Çünkü bu yüksek tansiyonla
beklemek bana yorgunluk yaparken, bebeğe de bir fayda sağlamayacak gözüküyordu.
Hatta bebeği strese sokabilirdi. Damar tıkanıklığı sorunumdan dolayı damar
yoluna açılan sondalara da sıcak bakmıyordum ancak dotoruma ve beni normal
doğurtma desteğine güveniyordum. Bir hemşire gelip elimde damar yolu açtı. Öğle
yemeğim geldi ve istediğim şekilde yedim. Suni sancıyı taktık. 1 saat sonunda
normalde 4 dakikada bir gelen doğum dalgaları 2 dakikada bir sefere inmişti.
Aslında suni sancı araya bir tane daha ekliyor diyebilirim. Bu da açılmayı
hızlandırıyor. Doktorum kontrol edince açıklığın arttığını ve doğumhaneye
inmemizin iyi olacağını söyledi. Yine şansıma 2 kızımı da doğurduğum aynı
hastanenin aynı doğumhanesindeydik. Bu sefer eşim, ben ve doulam.
Hedefim önceki doğumlarımdan daha doğal, müdahalesiz, sakin
ve her anının keyfini çıkaran bir doğum yaşamaktı. Özellikle doulam Sima’nın
bana verdiği “İçgüdüsel Doğum”
ve henüz Türkçe’ye çevrilmemiş “Birth Without Violence” (Şiddetten Uzak Doğum)
kitaplarından çok etkilenmiştim. Bebeğimin anne karnındaki huzurunu ve güvenini
sarsmadan, şiddetsiz, sakin, mutluluk ve nezaket dolu, içgüdüsel dürtülerime
göre hareket edeceğim bir doğum planlamıştım. Bebeğim güvenli ana rahminden
güvenli bir dünyaya geldiğini doğumdan sonra yaşadığı ilk anlarda
hissetmeliydi.
Doğum gittikçe hızlanıyordu, sancılarla birlikte açılmam
artıyordu. Doğum dalgaları dediğim sancıları aslında 3. tecrübem olduğundan
daha kolay atlatacağımı düşünmüştüm. 2. tecrübemde suni sancı almadığım için
doğum sancılarını nasıl daha rahat geçirdiğimi hatırladım.Ancak her doğum
farklıymış. Dalgaları karşılamada zorlandığım anlarda sezaryen olan annelerin
zihnini çok iyi anladım. Zihnim ağrıdan kaçmaya çalışıyordu. Bunu aşmak için
bebeğimi kucağımda tuttuğum o gelecek ana odaklanmaya çalıştım. Ayrıca
etrafımda bana yardıma çalışan insanları farkediyor ve destekleri için
şükrediyordum. Kızımın bana nasıl bir kavuşma planladığını merak ediyordum.
Suni sancı alma süresinde bir ara tuvalete koşturdum. Önceki iki doğumdaki
uygulanan lavmanı yaptırmamak istediğimi doğum planıma yazmıştım. Barsaklarım
doğal olarak zamanı gelince kendi kendine boşalmıştı. Zaten yırtığa sebep
olabileceği için Dünya Sağlık Örgütü (WHO) doğum sırasında uygulanan rutin
lavmanı artık önermiyor.
Suni sancıya başlayalı 2 saat kadar olunca artık kasılmalarım
yeterince kuvvetlenmişti. Açılma da kendisi hızla devam edecek yeterli noktaya
gelmişti. Doktorum planladığımız gibi suni sancıyı kesti. Gerçekten de o ne büyük
rahatlıktı! Bir anda sancılarımın eşiği düştü ve rahatladım. İçimden hep bu
şekilde olsaydı ne rahat geçerdi bu iki saat diye düşündüm. Doğumda suni sancı
almak doğumu anne açısından ve bebek açısından zorlaştırıyor. Çoğu zaman suni
sancılarla mücadele etmede zorlanan anne strese giriyor ve yoruluyor. Anneden
etkilenen bebek de strese giriyor, bu da doğumu yavaşlıyor. Bu şekilde
sezaryene girenler oluyor.
Ben sancıları kendi içimden gelen doğal seslerle
karşılarken, doktorum yerlere yeşil örtüler serdi. Benim hangi pozisyonda
istersem içimden geldiği gibi doğurabileceğimi söyledi. Yatarak kesinlikle
istemiyordum. Bu şekilde iki kere doğurmuştum. Doktor için kolay olan bu
pozisyon aslında annenin bebeği yere değil gökyüzüne fırlatacağı bir şekilde
kemikleri pozisyonlandırıyor. O yüzden doğumlar zorlaşıyor. Bu sefer yerçekimi
kullanarak ayakta ya da oturarak durmaya çalıştım. Oturmak için ay şeklinde
ortası boş olan bir doğum taburesi vardı. Bana en rahat bu pozisyon geldi.
Doktorum eşimi de doğuma katacak şekilde onu arkama başka bir sandalyeye
oturttu. Aramıza yastık koyarak sırtıma destek yaptı. Sancılarda öne eğiliyor,
ara verince de arkama eşime yaslanarak onun bana cesaret verici “Çok iyi
gidiyorsun, devam et” gibi sözlerini dinleyerek güç topluyordum. Sandalyenin
altına yumuşak bir yastık ve üstüne temiz yeşil örtü örttü. Kendisi de karşıma
alçak bir basamak tabureye oturdu.
Artık yorulmaya başlamıştım. Açıklığım iyiydi ama beynim
sezaryen olan annelerin ne kadar hızlı doğurduğuna dair bana kışkırtıcı sözler
söylemeye başlamıştı. Normal doğumda kararlıydım. Doğum planımda müdahale
istemediğimi yazmış olsam da doktorumdan hızlandırmak için yardım talebinde
bulundum. Su kesesini patlatabileceğini, zaten çok yakın olduğu için kendinden
patlamış gibi olacağını söyledi. Kabul ettim. Suyumu patlattı. Doğum daha da
hızlandı. Bir üşüme geldi üstüme. Üstümde sadece kendime ait bir kolsuz bluzum
vardı ve doğumhane oldukça serindi. Doktorum hemen içine sıcak hava üfleyen bir
battaniye getirtti. Sıcaklık beni rahatlattı. Tekrar doğuma konsantre oldum.
Her sancı geldiğinde nefesimi sesli bir şekilde verirken içimden sayıyordum.
Sancının eşiği gitgide yükseliyor, sonra alçalarak kayboluyordu. Aralarda hiç
bir şey hissetmiyordum. Doktorum başının çıkmasına az kaldığını
dokunabileceğimi söyledi. Elimde miik kızımın saçlarına dokundum. 4-5cm daha
itince dışarıya çıkacaktı. Doktorum artık ittirmemin iyi olacağını söyledi. Tam
sancının en yüksek eşiğinde tüm nefesimi tutup ittirmeye çalıştım. Sanki daha bebeğin
uzun bir yolu varmış gibi hissetsemde 5cm bir kaç dakika içinde bitti. Bu
sırada doktorum perinenin yırtılmasını önlemek için sıcak su ve dokuyu ısıtan
bir sıvı ile masaj yaptı. Ateşten bir çember dedikleri tam bebeğin başının
çıkış anında, en büyük baskı ve gerginlik yaşanıyor. Tam bu sırada beni
durdurdu. Biraz komik bir benzetme ama bir arabayı dar alana park ettiren
görevli gibi “dur-biraz ittir-şimdi dur-tekrar ittir-yavaş-az daha ittir” gibi
komutlarla bebeğin başının yırtıksız çıkmasını sağladı. Bu şekilde bir sonuçtan
çok çok memnundum çünkü ilk normal doğumumda vakumla epizyotomi olmuştum. İkincide
normal doğurken önceki kesi yerini biraz yırtmıştım. Bebeğimin başı çıkınca
biraz daha ittirdim ve tüm vücudu doktorumun ellerine kayıverdi. Bebeklerin dış
dünyaya o ilk çıkış anları herhalde en büyük mucize. İnanılmaz bir içsel enerji
patlama ardından yumuşacık çıkıveriyorlar. Bir anda çektiğim tüm sancılar yok
oluyor. Müthiş bir mutluluk ve huzurla doluyorum. Doğumun sabırla beklenen tüm
zorluğu o anda sona eriyor.
Bebeğimi hemen göğsüme koydum. Henüz bağlı olan ıslak göbek kordonu
atmaya devam ediyordu. Plasenta bir süre sonra oturmanın da etkisiyle kendiğinden
ayrıldı, o da çıkıverdi. Doktorum plasentayı bana gösterdi. Anlaştığımız gibi
bebeğim göğsümde kordonun beyaza dönene kadar atmasının durmasını bekledik. O
kadar minik ve tatlıydı ki. İşte tüm doğum boyunca bu ana odaklanmıştım. Her
sancıda gözümün önüne getirdiğim zafer anıma. Kordon bembeyaz olup da bebeğin
tüm kanı kendine geri dönünce, eşim diğer kızlarımda olduğu gibi göbek bağını
kesti. Plasentayı kendimize almak için buz dolu bir kaba aldık. Plasenta içinde
çok değerli hormonlar ve kök hücreler bulunuyor. Doğada doğuran anne hayvanlar,
otobur olsalar bile kendi plasentalarını yiyorlar. Böylece lohusalık döneminde
ihtiyaçları olan hormonları alıyor ve hızla iyileşmeyi sağlıyorlar. Ben de bundan
yola çıkarak yurt dışında uygulaması yaygın olan plasentamı kurutup
kapsülleyerek günlük tüketmeye karar vermiştim. Bana doğum sonrasında sinirsel
ve güç olarak büyük rahatlama sağladığını ifade edebilirim.
Bebeğimi doğumdan sonra göğsümden bırakmadım. İlk kontrolleri
kucağımda yapıldı. Çok ısrar eden bebek hemşiresi ve bebek doktorunun ben
sedyeye geçerken bir iki dakika apgar testi yapması için bebek masasına almalarına
izin verdim. Ancak burnundan sıvı çekilmedi.
Hiç bir yerine iğne batırılmadı. Gözüne yakan damlalar damlatılmadı.
Canı acıtılmadı. Ne tepe taklak ayaklarından asılı tutuldu, ne de poposuna şaplak
yedi. Hiç ağlamadı. Tam hayal ettiğim gibi sakince çıktığı huzurlu ortamdan
annesinin kucağına geldi o kadar. Sanki evde doğurmuş gibi. Odamıza kucağımda
çıktık. Yıkamaya ve bebek odasına hiç gitmedi. Bebek hemşireleri ricamız üstüne
gelip odamızda ağırlığını kontrol ettiler. Doğum akşam olduğundan o geceyi
hastanede geçirecektik. Ben yıkanırken babasına doğum havlusuna sarılı bir
şekilde vermiştim. Öylece ikisi birlikte sabaha kadar uyuyakalmışlar. Sabah
havluya ilk kakası olan mekonyumu yapmıştı. Her şey olması gerektiği gibi
sakince oldu. Sakince emmeye başladı. Geceleri hiç çığlık çığlığa ağlamadı.
Mıkırdanmaları oldu sadece. Anne, baba ve tüm seven aile bireyleri tarafından istediği
kadar kucakta tutuldu. Annesinin yatağına yapışık aynı odadaki yatağında uyudu.
Babamın doğum günü dileğine gelince... Gerçekten de kızım
beklenen tarihten önce babamın doğum gününde dünyaya geldi! :)
Hayatımıza bir süprizle katılan minik kızımız hoşgeldin. Gel
zaman git zaman şimdi kızım 1.5 yaşına girdi. Görenler soruyorlar bu bebek hep
böyle sakin mi diye?
3 çocuklu olmak şehir hayatının hızını yakalamaya çalışan
anneler için kolay değil ama ben şunları öğrendim. İlk çocukta bolca hatalar
yapıp öğreniyorsunuz. İkinci çocukta daha az hata yapıp rahat davranıyorsunuz.
Üçüncü çocukta ise bebeğin tadını çıkarıyorsunuz, çünkü başınıza geleceklerı
biliyorsunuz ve artık daha sakin ve deneyimli bir annesiniz!
Başak Pirtini
****************************************************
Şimdiye kadar bize şişe suyu içmenizin en güvenli olduğu öğretildi. Peki suyumuz gerçekten sağlıklı mı? Alkali su, ters ozmoz faydalı mı? Enerjik Su içmemiz gerektiğini biliyor muydunuz? Bunları merak ediyorsanız mutlaka bu sayfayı okuyun :)
***************************
El yapımı, organik ve yenebilir anne-bebek bakım ve pişik kremimi gördünüz mü? Detaylar burada:
http://dogalanneyim.blogspot.com.tr/2013/07/hindistancevizi-yagl-ve-bocek-kovucu.html?m=1
***************************
Doğal Anneyim grubum ve bana ulaşabileceğiniz linkler:
Doğal Anneyim Facebook Sayfası: www.facebook.com/dogalanneyim
Doğal Anneyim Facebook Grubu: www.facebook.com/groups/dogalanneyim
Instagram @dogalanneyim: www.instagram/dogalanneyim
Twitter @dogalanneyim: www.twitter.com/dogalanneyim
Doğal Anneyim e-bülten ile takip: http://eepurl.com/TeYdX
Köpek ve kedi bloglarım:
Bashico Blogum: http://bashico.blogspot.com.tr
Nefesimi tutarak okudum adeta... Tebrikler...
YanıtlaSilAslinda cok da dogal olmamis. Suni sancilar, bitki caylari, akupressure lar, su kesesinin patlatilmasi falan gibi seylerle mudehale var. Ilk bebegimi sadece entonox kullanarak dogurdum. 6 saat surdu toplam. Ayni sekilde ben dogum sandalyesinde, esim arkada dogum esnasinda.Tum sanci boyunca da el ve dizlerimin uzerinde yerdeydim. Tamamen dogal bir dogumdu. Kendi secimim degildi aslinda, hastanede bu sekilde dogurtuldum, yurt disindayim. Hatta resmen ev dogumu yaptirdilar diye biraz bozulmustum. Cok asiri kan kaybettim, dogum sandalyesinden dolayi olabilecegini okudum. Kizim gununden 3 gun gec dogdu,3.6kg. Ikinci bebegim ayni sekilde tam 3 gun gecikmeli dogdu. (Aslinda gecikme olarak gormuorum, derin arastirmalarimla, tam dogmasi gerektigi gunde dogmus olduklarini ogrendim.) 4.2 kg! Tam 3.5 saatte dogurdum (Baslayis ve bitis sancilarin). Bu sefer el ve dizlerimin uzerinde dogurdum. Sadece entonox ile. Su kesesi ile birlikte dogdu. Sansli dogum diyorlarmis buna. Bu sefer kanamam olmadi. Cok saglikli 2 hamilelik ve dogum gerceklestirdim. Tek pisman oldugum, yediklerime fazla dikkat etmedim, pek bilgili degildim o zamanlar bu konularda. Size kizlarinizla mutlu saglikli gunler diliyorum.
YanıtlaSilBitki caylari ve akupressure dogal dogumu destekleyici yontemler. Dogumda aldiginiz ethonox yatistirici gazi gibi yan etkiler gostermiyor. Norolojik sisteme bir mudahale oluyor ethonoxda. Turkiyede boyle bir kullanimi henuz duymadim. Benim dogumlarim dogal oldu. Bana gore her birinde iyilesme ve olabildigince az mudahale oldu cunku o sirada yasadigim yuksek tansiyon ve preeklampsi baslangici semptomlariyla boyle oldu cok sukur :) sonucta onemli olan bebegi dogal yollarla dogum kanalindan dunyaya getirebilmek. Elbette sezaryen de hayat kurtarici oldugu durumlarda son derece tatmin edici labilir. Anne eger dogumdan sonra mutluysa en guzel dogumunu tatmistir. Her dogum essiz bir guzellikte. Ben de size yavrularinizla saglikli ve mutlu bir yasam diliyorum. Dilerim yavrularimiz da buyuyunce esleriyle dogal dogumu tadacaklar. Sevgiler.
SilBasak hanim hamilelikte spirulina kullanilabilirmi su yosunu demisiniz sanirim siz kullandiniz
YanıtlaSilFeyza hanim ben kullandim. Demir almak icin. Siz de doktorunuza danisarak karar verin derim :) sevgiler.
YanıtlaSilBana ikizlerde doktorum tavsiye etmedi ikiz oldugu icin vucudun ne tepki gosterecegini bilemeyiz dedi sma hamilelik oncesi uc kutu icmistim 7. Ayimda demirde dusus yasadim onuda cok sukur keciboynuzu pekmezi ile tamamladim tavsiye ettigim bir arkadasim kullanirken hamile kalmis kullanma dedim yaziyi okuyunca demekki bir yan etkisini gormediniz tesekkurler
YanıtlaSilBu arada 3 kiziniz ile birlikte saglikli gunler diliyorum cok guzel bir dogum hikayesi genede sancilarinizi okurken birkez daha yasadim ben ikiz hamileligi oldugu icin sezeryan oldum ama inat ettim 7 saat sancidan sonra hastaneye gittim en azindan o dogal olsun gununde gelsinler dunyaya dedim gercektende cok guzel saglikli ve kolay kolay hastalik geciren bir bebek degiller tavsiyeleriniz ve deneyimleriniz icin tesekkuler