Anneeee!!! Ühhüüüü!!!! Tüm gün süren ağlamalar, zırlamalar,
hele iki tane yaşları yakın ufaklık olunca çifte zorluk… Biri ağlar öteki de
ağlar, aynı oyuncak için kavga ederler. Isırmalar, vurmalar, bağırışlar… Çok
tanıdık geldi di mi? Tüm bunların içinde sakin kalmak gerçekten bilge yogiler
gibi bir sabır gerektiriyor. Acaba çocuklar bizi bilgeleştirmek mi
istiyorlar???
Tüm gün çocuklarımı mutlu etmek için uğraştım, biraz çizgi
film, sulu oyunlar, park gezisi... Araya sıkıştırdığım ev işlerini bile yapmadım,
bekleyin bitince demedim. Mutfak aldı başını yürüdü. Anneanne çıtlatmış
Başak’ın çocukluk bebekleri var diye. Dün uzun süreden beri vermek için
beklettiğim en değerli hazinem 30 senelik barbielerimi açmıştım. Aslında hayalimde
çok daha güzellerdi. Biraz tozlanmışlar. Şimdi çıkan barbieler daha fazla
makyajlı, daha havalı kıyafetleri var. Annemin zamanında barbielerime ördüğü
minik yün kazak ve eteği çok beğendiler. Teker teker ayakkabı koleksiyonuna
bakıldı.
Çocuklar ne kadar fazla oyuncak görürlerse daha fazla var mı
diye soruyorlar. Sade yaşamalı, ne kadar az o kadar iyi diye düşünürüm. Ancak, erkek
kardeşimin de oyuncakları var deyince bir kez akıllarına girdi mi, hadi onları
da açtık. Neyse ki, ikisi de küçük parçaları ağızlarına alma yaşını geçtiler.
Kardeşimin kutusundan da irili ufaklı legolar çıktı. Bunca yıl nasıl saklamışız
onları… Erkek kardeşimle uzun uzun lego oynadığımız zamanlar aklıma geldi. Ne
evler, uçaklar, uzay gemileri yapardık… Belki uzun süre TV izlemeyi istiyorum demek
yerine legolarla oynayalım diye sorarlar şeklinde düşündüm.
Gelelim günün aktivitesine, daha dün anlatmıştım, legoları
yıkayacağız, barbieleri sileceğiz, sonra
da oynayacağız diye. Bir girdik banyoya, kap kap su hazırladık, elimize aldık
süngerleri. İki minik kızım ve ben legoları bir sabunluyoruz, sonra da durulama
suyuna koyup havlularda kurutuyoruz. Yaparken tabii her yer ıslandı, kızlar da
baştan aşağı sırılsıklam oldular. İşimiz bitince yemek yiyelim dedik. Aaa o da
ne? Büyük kızımda bir ağlama. Yemek istemiyor, kucak istiyor. Sonra anladım
derdini. Sen yap kendine göre bir oyun programı çocuklar sever diye, meğer onun
bana mutfağında yaptığı yemeği yememişim diye üzülüyormuş. Benimle oynamıyorsun
diyor. Eeee, kendi oyuncak yıkama işini çocuk zevk alır diye ona yaptırsan da o
yine hayalindeki oyunu oynamadığında hiç oynanmamış sayıyor. Gerçek yemeği es
geçtik, gittik oynadık birlikte, yemeğini ikram ederken gözlerinden mutluluk ve
gurur akıyordu. Ben de devamlı gülümsedim.
İşte bugün tekrar çocuklarla ilgili bir gerçeği öğrendim.
O kadar çok oyuncak, bizim yarattığımız oyunlar hepsi
aslında çocuğu mutlu edecek sanıyoruz. Yanılıyoruz. Çocuğu mutlu eden şey birlikte
yaratıcı, hayalindeki oyunlarını onun yönlendirmesi ile oynamak. Pek fazla
oyuncağa da gerek yok. Böylece kendisi düşünmüş, hayal etmiş, yaratmış,
oynatmış ve idare etmiş oluyor. Sanırım sağlıklı ve kendine güvenen bireyler
yetiştirmenin yolu buradan geçiyor. Peki bir şeyi kendisi düşünmüş gibi hissettirip
yaptırmak??? İşte o da bizim oyunumuz olsun ;)
merhabalar yazınıza sonuna kadar katılıyorum..
YanıtlaSilben kızımadoğduğundan buyana doğru düzgün oyuncak almadım..ztn alsamda ya süt kutusu ile ya mayonez şişesi ile yadamutfakta benim tencerelerimle oynadı..bizde şimdi evdeartık materyallerle oynuyoruz :)
bakmak istersiniz belki :)
www.enduruyanim.com